Cenneti hak edenler kusursuz muydu?



133 - Rabbinizin bağışına ve genişliği göklerle yer arası kadar olan, Allah'tan gereği gibi korkanlar için hazırlanmış bulunan cennete koşun!

134 - O (Allah'tan hakkıyla korka)nlar, bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutarlar, insanları affederler. Allah iyilik edenleri sever.

135 - Ve onlar çirkin bir günah işledikleri, yahut nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlayarak hemen günahlarının bağışlanmasını dilerler. Allah'tan başka günahları kim bağışlayabilir? Bir de onlar, bile bile, işledikleri (günah) üzerinde ısrar etmezler.

136 - İşte onların mükafatı (ödülleri) Rableri tarafından bağışlanma ve altından ırmaklar akan, ebedî kalacakları cennetlerdir. Çalışanların mükafatı ne güzeldir!
(Ali İmran)

Ah bu ayetler o kadar önemli ki. Cennetten bahseden ayetlerin arasında, cennete gitmeyi hak eden müminlerin davranışları var. Acaba nasıl insanlarmış bunlar?

1- Varlıkta da yoklukta da verirlermiş. 100 liran varken 10 lira vermek kolay da, 20 liran varken 10 lirasını verebiliyor musun?

2- Öfkelerini yutarlarmış. Hiç öfkelenmezler demiyor Allah cennet halkı için. İnsanız öfkeleniriz tabii. Onların, o cenneti hak edenlerin özelliği hiç öfkelenmemek değil, öfkelendiklerinde öfkelerini yutmaları. Bu seni öfkelendiren bir durumu tamamen görmezden gelmek değildir. Seni öfkelendiren şeyi çözmelisin de aynı zamanda. Seni biri öfkelendirdiyse, onu buna ‘en güzel dille’ anlatmalısın ki tekrar aynı şeylerin yaşanma ihtimali azalsın. 'En güzel dil’ ifadesini unutma. Allah Firavunla(kendini ilah ilan eden insan) bile tatlı dille konuşmayı öğütlüyor, bunu hatırla. Öfkelendiğinde öfkeni yutarak konuş, çözüm odaklı ol.

3- İnsanları affederlermiş. Affetmek. Bazen zor geliyor değil mi? Ama Allah için buna değmez mi? Allah affet diyorsa, affedilmez mi? Karşındakine duyduğun kin, Allah'a duyduğun sevgiden daha mı fazla da 'asla’ affetmiyorsun? Hem affetmek "Seninle eskisi gibi olmayı kabul ediyorum." demek değildir. Affetmek, sınır çizebilmek ve "Sana duyduğum duygu yoğunluğunun beni yormasına izin vermek istemiyorum." demektir. İnsanların hata yapabileceklerini aklımızdan çıkarmamak lazım. Kendi hatalarınızı hatırlayın, Allah'ın sizi affetmesini istememez miydiniz? Yaptıkları hatalarla onları yargılamayın. Nereden bileceksiniz, belki Allah onun o hatasını affetti. Allah'ın affettiği hatayı yargılama hakkı nereden geliyor? Affetmemiş olsa bile yargılamaya hakkımız olmaz, hesap sormak Allah'ın işidir. Sürekli o kişiyi kendi içinizde yererek kininizi tazelemeyin. Hatırlayın. İnsanız. Hatırlayın. Sizin de hatalarınız oldu.

4- “Allah iyilik edenleri sever.” Bu cümle tek başına yeter olayı anlatmaya...

5- Af dileyerek günahlarının bağışlanmasını dilerlermiş. İşte en içimi rahatlatan yerlerden. Allah günah işlemezler demiyor cennet halkı için. Allah diyor ki, onlar günah işleyince, Allah'a dönerler. Af dilerler. Günahları bağışlayacak olan kimdir? Allah. O cennet halkı, günah işleyince Allah'a dönerlermiş. 'Evet.’ demeliyiz. 'Ben bu günahı işledim, evet.’ Önce günahı kabul etmek lazım. Çünkü şeytan iş başında. Senin af dilemene engel olmak istiyor. Pişmanlıkla af dilediğinde, Allah kabul edecek çünkü hemen. Ama şeytan bunu istemiyor. Bu yüzden önce senin hatan olmadığını sana göstermeye çalışıyor. Bu kötü işte senin bir suçun olmadığını ve başkalarının suçlu olduğunu sana söylüyor çaktırmadan. Çünkü bunu Araf 16'da kendi azgınlığı için Allah'a senin yüzünden azdım diyerek o da yapmıştı. Kendi suçunu başkasına, Allah'a atmıştı. Ama Adem öyle değildi. O öğrendiği kelimelerle yaptığı hata için içtenlikle af dilemişti. Çünkü af dileyebilmek için önce farkında olman gerek hatanın ve senin fıtratın af dilemeye yatkın. Pişmanlık duygusu boşuna mı var sanki? Ama şeytan bu ilk adımı yapmanı engelliyor, fıtratının mekanizmasını bozuyor. 'Sen suçlu değilsin ki, başkaları yüzünden oldu bu.’ diyen biri olsa sürekli yanınızda siz kendinizi suçlu hissedip af diler misiniz? Hayır. Suçunuzu göremezsiniz çünkü. Demek ki ilk adımı neymiş: şuçu kendinde aramanı engellemek, suçu başkalarına atmak. Bu adımda başarılı olamadı diyelim. Siz işlediğiniz günahı fark ettiniz. Peki şeytanın planları biter mi? Şimdi de sizi Allah hakkında kandıracak Fatır Suresi 5. Ayette haber verildiği gibi. O'nun merhameti hakkında kandıracak. O merhametinin nüfuz etmediği yer olmayan yüce Rab için sana diyecek ki “Allah seni nasıl affetsin, çok büyüğüüüük bir günah işledin. Artık af dilesen de affetmez seni. Hiç boşuna özür dileme. Zaten affetmeyecek.” Kardeşim, hiç olur mu öyle şey? Allah'ın merhameti hayal edemeyeceğin kadar büyük. Senin günahın, O'nun merhametinden büyük olabilir mi? O değil mi Gafur, sürekli bir biçimde affeden? O değil mi Rahman, merhameti her yere nüfuz eden, O değil mi Rahim, merhameti çok bol olan… Her Sure Rahman ve Rahim adıyla başlamıyor mu? O seni affetmeye hazır, sen şeytana uyma. Sen aç kalbini O'na yeter ki. Pişman oldum de. Hata yaptım de. Bir daha yapmamak üzere tövbe ediyorum, affetmeni çok istiyorum de. O seni hiç affetmez mi? O seni seviyor, bunu hiç unutma.

6- Bir de, onlar bile bile işledikleri günah üzerinde ısrar etmezlermiş. Tövbe budur işte. Sen bir daha aynı hatayı yapmamak üzere pişmanlığın kalbinde af diliyorsun ve söz veriyorsun. “Evet bir daha yapmak istemiyorum bu hatayı Allah'ım, bu konuda kararlıyım, çünkü sen böyle olmamı istersin, lütfen bana yardım et.” diyebilsek, ne güzel olur. Tekrar yapmamak üzere af dilerlermiş onlar evet. Tekrar yapmamak üzere.

İşte, bu ayetler öyle değerli ki, daha söylenecek de o kadar söz var ki. Devamı da size kalsın, siz düşünün bize anlatın.
Bu ayetleri namazlarımızda okumayı ihmal etmeyelim. Etmeyelim ki namazımız da bizi cennet halkından kılsın inşallah.
Kuvvet yalnızca Allah'tan. 
Hamd yalnızca Alemlerin Rabbine. 
Teşekkürler Rabbim, kalbimdekileri dökmeme izin verdiğin için…

Yorumlar