Sırtımızdan İndiremedeğimiz Ayetler Hayatımızda mı?



İnsanlara iyiyi ve güzeli önerirken kendinizi unutuyor musunuz? Kitabı da okuyup durmaktasınız. Hiç düşünmez misiniz?
2 Bakara Suresi 44

 Bu ayeti benim defalarca, hatta her gün düzenli aralıklarla okumam ve kendime hatırlatmam gerek. Aslında namaz işte bu yüzden gerekli ve değerli, hakkıyla kıldığımızda bize sınırlarımızı ve müminliği hatırlatıyor. Müminliği bilmek, anlatmak her zaman Müminliği yaşamak olmuyor maalesef ki. Bu gerçeği bize haykıran ayet de Bakara suresinin 44. ayeti oluyor.

Aslında ben gerçekten tam olarak Allah'ın 'Hiç düşünmez misiniz?' dediği kişiyim, kişilerden biriyim. İnsanlara iyiyi ve güzeli önermede bu iyiyi ve güzeli öğrenmede hiç sıkıntı yok, ama gel bakalım yaşayabiliyor musun diye sorun. Siz sormasanız da ben kendime sordum ve kendi yaptığım hataları kendime hatırlatma ve bu hatadan ders çıkarma seansımı sizinle birlikte yapmak istedim, belki aranızda bu hataya düşenler vardır. Dertleşmiş oluruz.

Eveeet, haydi içimi kibarca dökmeye başlayayım müsaadenizle.

Allah'ın bize gönderdiği Kuran varya, işte o okumakla bitecek bir kitap değil. Tabi okuyabilmek de yani okumaktan kastım Allah'ın bize gönderdiği vahyi anlama gayretinde olmak da güzel bir adım. Ama bu sadece bir adım. İşte biz bu adımı işin kendisi sandığımız için yanılıyoruz. Kitabı okuyup anladığımızda işimiz bitti sanıyoruz, ama bitmedi ve hatta daha yolun başındayız.

Kuran'ı okuyanlara, hatta kalbiyle okuyanlara sesleniyorum, ne büyük bir nimetin içinde olduğunuzun farkında mısınız? Eğer farkındaysanız, harika! Ama değilseniz sizi omuzlarınızdan tutup sarsarcasına bunu hatırlatmış olayım. İnandığınız kitap öyle sıradan bir kitap değil, insanın papatyaya baktığında vereceği tepkiyi bile değiştiren bir kitap, hatta insanlara papatyalara bakabilmeyi öğreten kitap! Böylesine sonsuz yücelikte bir kitap ancak sonsuzdan gelebilir, şükürler olsun şahit olduğumuz bu güzelliğe. Bu nimet için şükrüm yetmez, üzüntüm ise bu güzelliğin hakkını verememekte. Yani üzüntüm Allah'ın tabiri ile kitap yüklü eşek olmakta, O kitabı hayatıma taşımaktansa sırtımda taşımanın marifet olduğunu düşünmemde.


Kendilerine Tevrat verilip de onun gereğini yerine getirmeyenlerin durumu kitap yüklü eşeğin durumuna benzer. Allah'ın ayetlerini yalanlayan topluluğun durumu ne kötüdür. Allah zalim topluluğu doğruya ulaştırmaz   
62 Cuma Suresi 5

Peki biz ayetlerimizi sırtımızdan indirip hayatımıza taşıyabiliyor muyuz?


Sabırlı mıyız? Mesela zor durumlarda kaldığımızda aklımıza ilk sabır ve tevekkül gelmesi gerekirken, ''Ah neden ben?!'' mi diyoruz? Gerçekten Allah'ın rahmetinin peşinde olsaydık bunu yapar mıydık? Ama hepimiz Bakara Suresi 155. ayeti okuduk. Okuduğumuzu da anladık aslında. Ama neden uygulayamadık? Sanırım yeteri kadar istemiyoruz Allah'ın müjdelediği insanlardan olmayı.


Hiç şüphesiz sizi canlardan mallardan ve ürünlerden eksiltme türünden bir şey ile imtihan edeceğiz. Müjdele o sabredenleri! 
2 Bakara Suresi 155


Ailemize karşı davranışlarımız nasıl? Allah onlara zorba olmamayı, ''of!'' dahi dememeyi defalarca söylerken biz neler yapıyoruz? Ailemize zorbaca davranıyor, onları azarlıyorsak İsra Suresi 23. ayeti 89330 kez okusak dahi ne fark eder? O ayetler okumaktan ziyade yaşamamız için orada duruyor, sırtımızda taşınmak için değil yaşanmak için geldi o ayetler.


Rabbin, O'ndan başkasına kulluk etmemenizi ve anne babaya iyilikle davranmanızı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: ''Öf!'' bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle. 
13 İsra Suresi 23


Namazlarımız bizi kötülükten alıkoyuyor mu? Mesela bu ayeti (İsra 23) her namazda kendimize hatırlatsak namazdan sonra ailemize kızabilir miyiz? Namazda bilinçli olma gerekliliğinin önemini anladınız mı şimdi? Namazlarımız o esnada bilinçliysek bizim için mükemmel birer hatırlatma mahiyetinde. Hazır konu açılmışken, tahmin edebileceğiniz üzere ben de namazımı ana dilimde kılıyorum çünkü namazın bize hatırlatıcı ve bizi kötülüklerden alıkoyucu özellikleri olduğunu biliyorum ve bunları da gerçekleştirebilmek için bu namazı bilinçli yani ne dediğimi bilerek kılmam gerekiyor. Bu konuda daha detaylı fikrimi merak edenler ''Namaz Bizi Kılıyor mu?'' yazıma uçabilir.


Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı kıl (salatı ikame et). Muhakkak ki namaz (salat) kötülükten alıkoyar. Ve Allah'ın hatırlanması en büyüktür. Allah, yaptığınız şeyleri bilir. 
29 Ankebut Suresi 45


Boş işlerden yüz çevirebiliyor muyuz? Muminun Suresi 3. Ayeti her sabah kendimize hatırlatarak güne başlasak gözlerimizi açar açmaz telefonumuzu elimize alıp bildirimlerimizi ve mesajlarımızı kontrol etmek ilk işimiz olmazdı. Telefonda takılırken zamanın nasıl geçtiğini unutuyoruz. Bundan kendimizi tamamen soyutlayıp mağara adamı olalım demiyorum, ama böyle bir şansım olsa da isteyebilirdim belki. Hiç komik bebek ve tatlı hayvan videoları izlemeyelim demiyorum, onlar da Allah'ın yarattığı hiç insan eli değmemiş güzel ayetler, ama bunlar güzel ayetler diye 3 saat de bunlar izlenmez ki be güzel kardeşim. Şu an bunu buraya yazıyorum ama bu sözlerin aynısını aslında kendime söylüyorum. Bizim her an uyanık olmamız ve ne yaptığımızın bilincinde olmamız, içinde bulunduğumuz durumun bize ve etrafımıza yararı olmayacaksa hatta belki de bizi kötü şeylere de yönlendiriyorsa ondan yüz çevirebilmemiz gerekiyor:


Ve onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler. Boş yere söylenilen söz ve işlerden sakınırlar. 
23 Muminun Suresi 3


Vaktimizi verimli değerlendirebiliyor muyuz? Vaktimiz çok ama çok değerli ve değerli olduğu kadar da geçici. Ama bu geçici vakti kalıcı hale getirmenin yolu da var. Nasıl mı? Bu geçici dünya hayatında Allah için O'nun rızası için her ne yaparsan, işte bu geçici zamanını kalıcı bir hediye paketine dönüştürmek gibi bir şey. Asr Suresi de bunun nasıl olacağını müthiş bir şekilde anlatıyor:


1- Asra yemin olsun ki.
2- İnsan hüsran içindedir.
3- Sadece inanıp barışa hayra yönelik işler yapanlar ve birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler müstesna. 
103 Asr Suresi 1-2-3

Kalbimizin en içinden minnetle şükrediyor muyuz? Hepimiz biliyoruz, Allah şükredenleri sever. Peki şükretmek, istediğin okulu kazandığında ''Allah'ım şükürler olsun!'' demek mi sadece yoksa, bunun yanında her gün o kazandığın okula gidip sıkı çalışıp bu okulu Allah'ın lütfu bilip Allah yolunda değerlendirmek mi? Biz genelde şükür dendiğinde sözlü bir teşekkürü dile getirme olarak anlıyoruz. Ama sadece bu değil hatta gerçek şükür bu değil. Şükretmek Allah'ın sana verdiği o nimeti O'na minnettarlık duygularıyla O'nun yolunda değerlendirdiğinde gerçekleşir. Bu yüzden Sebe suresi 13. ayette Allah, Davud ailesi eşliğinde hepimize ''Şükürederek (olarak) çalışın!'' diyor ve sonra ekliyor: ''Kullarımdan hakkıyla şükredenler o kadar az ki!'' Etrafımızda şükürler olsun Allah'ım nidalarını çok duyarız, buna rağmen hakkıyla şükredenler azdır diyor Allah. Demek ki sadece bunu demek değil hakkıyla şükretmek. Hakkıyla şükretmek o minnet hissiyle birlikte çalışmakla mümkün oluyormuş, ben bunun hakkını şimdi nasıl verebilirim diye düşünüp sürekli aktif olmakmış meğer:


...Ey Davud Ailesi! Şükrederek çalışın! Kullarımdan hakkıyla şükredenler pek azdır! 
34 Sebe .suresi 13


İlk affeden biz olabiliyor muyuz? Hata yaptığımızda Allah'ın bizi affetmesini ne büyük içtenlikle istiyoruz ama başka biri hata yaptığında ona göz açtırmıyoruz. Başkası hata yaptığında ''Şurada çok yanlış davrandın, keşke şunu şöyle yapmasaydın, artık çok geç, hep yanlış yapıyorsun zaten, çok hatalısın, sen suçlusun...'' demekten geri kalmıyoruz. Kendimiz bir hata yaptığımızda Allah bize bunları diyor mu? Sen af dilediğinde Allah seni kapı dışarı ediyor mu? Yoksa sana sürekli Gafur (Sürekli bir biçimde affeden),  Rahman (Merhameti her şeye nüfuz eden) ve Rahim (Merhameti bol olan) olduğunu mu hatırlatıyor? Biz eğer affedilmek istiyorsak bizim de affedici olmamız gerekmez mi?


İçinizden fazilet ve servet sahibi kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mallardan) vermeyeceklerine yemin etmesinler; bağışlasındar, feragat göstersinler. Allah'ın sizi bağışlamasını istemez misiniz? Allah sürekli bir biçimde bağışlayan Gafur'dur, merhameti bol olan Rahim'dir. 
24 Nur Suresi 22


Allah yolunda çaba harcıyor muyuz? Cihad dendiğinde akla sadece savaş geliyor. Ne acı! Cihad'ın ilk anlamı mücadele etmek, çabalamaktır. Evet, savaş bir cihaddır ama cihad sadece savaşmak değildir. Cihad sadece silahlarla olmaz, cihad bilgin ile olur, cihad Kuran ile olur. Hatta en büyük cihadın Kuran ile olduğunu Allah Furkan Suresi 52. ayetinde açıklıyor. Eğer cihadı savaşa indirgeyenler buradaysa onlara soruyorum en büyük cihad olan Kuran ile cihadı yapmak için savaşta düşmanların kafasına Kuran mı fırlatmamız gerekiyor? Kuran ile cihad demek Kuran'ı anlatma mücadelesidir ve bu mücadelede İnternet en güzel nimetlerden biridir. Vakıa suresini okuduğumuzda Allah insanları 2 gruba değil 3 gruba ayıracağından bahsediyor:

1- Ashabı Meymeneti: Ne mutludur onlar!
2- Ashabı Meşemeti: Ne bedbahttır onlar!
3- İmanda öncüler ki ne öndedir onlar! İşte asıl yakınlaştırılanlar onlardır!

Allah yolunda öncülük yapanlar Allah'a yakınlaştırılanlar olacak. Bizim de amacımız bu grupta olmak olsun ve bu yolda can ile mal ile çalışalım inşallah.Lütfen kendimize gelelim ve oturup kalanlardan değil sınırları zorlarcasına mücadele edenlerden olalım inşallah:


Yoksa siz, Allah içinizden kendi(Allah) yolunda cihad edenleri seçmeden sabredenleri seçmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? 
3 Ali İmran,142

Şimdi yazının en başında yazdığımız ayeti kendimize tekrar hatırlatma vakti:

İnsanlara iyiyi ve güzeli önerirken kendinizi unutuyor musunuz? Kitabı da okuyup durmaktasınız. Hiç düşünmez misiniz?
2 Bakara Suresi 44


Şu konu üzerine düşünelim: Neden biz bunları okumamıza Allah yolunda çaba harcama konusunda istekli de olmamıza rağmen uygulama konusunda başarısızız? 

Ben bunun cevabını 'kendini yeterli görme' sorunsalına bağlıyorum. Bu ayetleri okuduğumuzda, hatta anlayarak okuduğumuzda çoğu insanın bu anlayarak okuma işlemini dahi yapmadığı bir toplumda olduğumuz için kendimizi 'harika' bir şey yapmış gibi hissediyoruz ve uygulayabilmek gibi bir derdimiz de olmuyor.
Kötülüğü güzellikle savmak ile ilgili olan ayetleri 78 kez okumuş olsak bile, bizim selamımızı almayan insanlara karşı kin beslememeyi ve Allah rızası için yine güzellikle bakmayı beceremiyorsak ne önemi var o kadar okumanın? Ama biz o ayetleri okuyunca kendimizi tamam hissediyoruz. Kendimizi yeterli hissediyoruz.
Güzel işler yaptıktan sonra da geliyor bu yeterlilik hissi. Ama bir Müslüman o hisse sahip olmamalı, çünkü bilmeli ki insan ne zaman kendini yeterli görse, o zaman azar. Güzel şeyler yapmış olabiliriz, ama bu bizi Allah yolunda yeteri kadar çalışmış yapmaz. Bunun yeterli olup olmadığını sadece Allah bilir. Eğer yeterli görürsek dururuz, ama kendini bu yolda yeterli göremeyenler yürümeye yol kat etmeye devam eder. Bizim o devam edenlerden olmamız gerekiyor.

6 - Hiç kuşkusuz insan azar
7 - Ne zaman ki kendini yeterli görse
8 - Oysa, dönüş Rabbinedir. 
96 Alak Suresi 6-7-8

Kendimizi yeterli görmemek dendiğinde şükürsüzlük de anlaşılmasın. Gerçek şükrün şükür duygusu içinde çalışmak olduğuna da değinmiştik zaten. Sağlıklı bir şekilde yeterli görmemek, ''Bu ne böyle, ne kadar da az iş yapıyorum...'' demekten ziyade ''Bunları yapabilme imkanı verdiğin için sonsuz şükürler olsun Allah'ım, lütfen yolu daha da aç ki sana layık bir kul olabilmek için bu yolda daha çok çalışabileyim.'' diyebilmektir.

Ne yaparsak yapalım eğer hala iyi şeyler yapabilme potansiyelimiz varsa, durmamalı daha da çalışmalıyız. Bu demek değildir ki hayatınızda hiç eğlenmeyin hiç sevdiklerinizle olmayın. Aksine bu güzel birliktelikleri Allah'a şükür sebebi yapıp bunları da güzelliğe çevirmeliyiz.

Size iyiyi ve güzeli önerdim, ama aynı zamanda bunları kendime de önerdim. Sadece bu kadar değil iyilikler, bıraksanız daha konuşurum inşallah, ama size ''off bu yazı çok uzun sonra okurum.'' dedirtip sizi sonsuza dek kaçırmak istemiyorum.

Bir de şu konuda dikkatinizi çekmek isterim -tabii çekebilirsem- bakın arkadaşlar tüm bu ayetleri aslında her namazda kendimize özenle hatırlatsak, hayatımızda muazzam bir değişiklik olmaz mı? Bu ayetlerin Arapçalarını ne dediğini bilmeden okuyan bir insanın mı kendini kötülükten koruması daha muhtemeldir yoksa tüm bu okuduklarını kavrayıp hissederek namaz kılan insanın mı? Namazımızın kötülükten alıkoyan bir namaz olması için hangisini seçersiniz, kendiniz karar verin.

Evet, bu yazı vesilesiyle size iyiyi ve güzeli önerdim çok şükür ama inşallah size önerip de kendimi unutanlardan olmam. Size ''Sabret, güzel davran, namazını özenle yerine getir, boş vakit geçirme, vaktini güzel değerlendir, şükret, affet ve Allah yolunda çalış...'' deyip bunları hiç yapmamaktan Allah'a sığınırım. Allah hepimize bu ayetleri hem okuyup hem de yaşayanlardan eylesin inşallah.

Güzel olan, doğru olan her ne varsa, Allah'tan, yanlış ve hatalı olan her ne varsa kendimdendir.

Blogdaki diğer yazılara da göz atabilir, yararlı bulduklarınızı da paylaşarak tebliğe destek olabilirsiniz...

Yorumlar