Bizim İçin Gönderilen Işığın Farkında mıyız?

See-laaam-laaar!

Bu capcanlı selamdan sonra bu söz olmayacak gibi ama: İnsanlar boğuluyor. Gerçekten boğuluyorlar, lütfen bakın etrafınıza.
Dünya'nın telaşına öyle dalmışız ki, kendimizi unutmuşuz.
En son ne zaman oturup sadece kendimizi, nefesimizi dinledik?
İçimizin bize haykırdığı çok şey var aslında. Ne zaman sıra bize gelecek?

Artık silkelenme ve kendimize gelme zamanımız gelmeli. Kendimize gelmek de ait olduğumuz asıl yeri hatırlayarak mümkün. Biz bu dünya için yaratılmadık ki, onun için bunca üzüntü keder. İçimizde bir şeyler gurbette sanki. Özlediği bir yer var belli ki, sormayın gitsin...

Ya da sorun içinize:
Neresi ora?
Nereyi özledin?
Neden bu ait olamama, içim?
Neden bu hiçbir yere sığamama?
Neden ne versem de tatmin olamıyorsun?
Sorun sende mi yoksa ben mi doğru şeyi vermiyorum?

Ben kendime göre cevaplayayım bu soruyu inşallah. Allah beni Kuran ile tanıştırmadan önce, hep kendime yanlış şeyler vermişim. Evet sorun içimde değil bendeymiş. Oysa vermem gereken şeyi Allah Rad Suresi 28. ayette söylemiş yıllar önce, ben hiç açıp bakmamışım. İçimin özlediği şeyi de gösterdi o ayette. Kalbim, onu yaratanı özlemiş. Ben başka şeyler verdikçe de hep daralmış. İstediği şeyse Allah'ın zikriymiş.

Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikri ile tatmin olanlardı. Bilesiniz ki kalpler, ancak Allah'ı anmakla tatmin olur.
(Rad,28)

Mutlu olmuşum, ama bunu fark ettiğim an susturmuşum içimi: 'Şşşşt mutlu olma, çok gülersen çok ağlarsın.'

Mutsuz olmuşum, ama bunu fark ettiğim an biraz da rahatlamışım. Neden mi? 'Oh be artık her an mutsuz olacağım korkusu yok, çünkü artık mutsuzum.'

Sevmişim. 'Kaybedersem ben biterim.' diye diye zaten bitmişim.

Sevememişim. Gerçekten sevgi nedir meğer hiç bilmiyormuşum.

Her zaman her şeyin mükemmel olmasını beklemişim.

İşler yolunda gitmeyince ümitsizlik giysisini giymişim hemen.

Ta ki...

Bu karanlık kuyudayken, küçük bir ışık, evet, küçücük bir ışık, kalbimi aydınlattı. Evet, evet! Kalbim aydınlandı. İlk defa görmeye başladım sanki. Sanki değil. İlk defa görmeye başladım o gün. Yeni doğdum o gün.

Işığı görünce fark ettim karanlığı. Ben, dedim, nasıl bir karanlıktaymışım. Öyle bir karanlık ki, karanlıkta olduğumu dahi göremiyormuşum.

Benim ışığım ne mi oldu?

Beni Yaratan'ın sözleri, Kuran.

Öyle güzel geldi ki hayatıma! Bana hem ışık gösterdi hem de tuttu elimden, çıkardı o kuyudan.

Bana mutlu olmayı ama mutlu olmanın bir amaç olamayacağını öğretti.

Bana sevmeyi öğretti, sevginin kaynağını gösterdi. Sevmeye en layık olanın bu sevgiyi Yaratan olduğunu öğretti.

Bana 'Her şey her zaman müthiş olacak.' demedi. Bana dirençli olmayı öğretti. Zorlanabileceğimi söyledi, ama bana karşıma çıkan zorluktan daha büyük bir güç verdiğini ve sabredenlerle beraber olacağını müjdeledi.

Ve sana bir not: Muminun suresi 62. Ayette bana öğretti ki, karşına gelen şeyin çok zor olduğunu düşünüyorsan, merak etme, demek ki sen daha güçlüsün!

Allah beni o kuyudan çıkarmakla kalmadı, bana görmeyi de öğretti.

Büyük bir sanat eseri görmek istiyorsam, kafamı göğe kaldırmam yeterliymiş meğer. Çok uzaklara gitmeye gerek yokmuş. Her gün ve hatta her saniye değişen bir sanat eseri bırakmış göğe. Sonra, düşünün, demiş, kalbinizle...

Yeryüzü de aslında merhamet doluymuş.
Bir yaprağın yeşilinde, bir kar tanesinde, esen rüzgarlarda ve onların yönden yöne savurduğu bulutlarda, dans eden kuşlarda...

Kendi bedenimde, tırnağımın ucunda ya tırnağımın ucunda bile sanat varmış. Nefes alıp verebilmek, görebilmek, duyabilmek, dokunabilmek, tadabilmek... Bunlar için ne yaptık da bize verildi bunlar? Merhamet diyoruz işte buna da. Hala şükretmez miyiz?

Gerçek şu ki, size Rabbinizden gönül gözleri gelmiştir. Kim görürse kendisi yararına, kim körlük ederse kendisi zararına... 
(Enam,104'ten)

Olay şu ki arkadaşlar, kendimiz için 'yalnızca' dünyalık yaşayıp yine kendimizi unutuyoruz. Bakıyor ama görmüyoruz. İşitiyor ama duymuyoruz. Bi' görsek, bi' duysak bize çok şey söyleniyor aslında.

Ey insan! Seni yaratıp şekillendirip, ölçülü yapan, dilediği bir biçimde seni oluşturan cömert Rabbine karşı seni ne aldattı?
(İnfitar,6-8)

Sahi, bizi ne aldattı?
Bizim için gönderilmiş olan ışığın farkında mıyız?

Onunla Allah, rızasını gözetenleri barış ve huzur yollarına ulaştırır, izniyle onları karanlıklardan aydınlığa çıkararak onları dosdoğru yola iletir.
(Maide,16)

Övgü, Alemlerin Rabbi olan Allah'a özgüdür, O'nadır...
Kuvvet yalnzca Allah'tan...

Yorumlar