Korkuyorum ya.
O saatin gelmesinden.
Aslında o saatin gelmesinden değil de, o saat gelse ne hesap vereceğimden.
Şükürsüzlüğümden.
İmtihanlar iyilikle de olur kötülükle de.
İşin zor tarafı şu, zor zamanlar geçirirken bunun imtihanımız olabileceği bilincindeyiz hepimiz.
Ona göre sabrediyoruz, sabretmeye çalışıyoruz.
Ama hiç sorun yok sanarken?
Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz.
(Enbiya,35)
Hiçbir ağrın yokken uyuyabildiğin gecelerin, görebildiğin gözünün, duyabildiğin kulağın, hissedebildiğin tenin, tadabildiğin dilin, akledebilmenin, sevginin...
Bunun karşılığında ne yaptın?
Biliyorum, her ne yaparsam yapayım O'nun bana verdiklerine karşı çok yetersiz olacak.
O'ndan istediğiniz her şeyden size vermiştir. Ve eğer Allah'ın iyiliklerini sayacak olursanız, sayamazsınız. İnsan, büyük haindir, gerçekten, büyük nankör!
(İbrahim,34)
Rabbinin azabına karşı hiç kimse kendini tam bir güven içinde hissedemez. (Mearic,28)
Rabbim haksızlık yapmaz.
Kim bir iyilikle gelirse daha iyisine sahip olacaktır. Kim bir kötülükle gelirse, o kötülüğü işleyenler, ancak yaptıklarının karşılığını göreceklerdir.
(Kasas,84)
İnsan hiç hak ettiği cezadan korkmaz mı? Ceza hak edecek bir şey yapmaktan mesela?
Hatalarımın sonucunda ceza almak adaletin sonucudur. Merhametin sonucudur. Haksızlık edilen kişinin karşılığı verilmeli, bu o haksızlık edilen kişiye olan merhametin sonucudur.
Yalnızca kişiye mi haksızlık edersin?
Kendine de haksızlık edersin. Sana verilen zamanı, aklı, kalbi vahyi kullanmamakla kendine de haksızlık edersin.
Ben işte bunları kullanamamaktan korkuyorum.
Hakkını vererek kullanamamaktan.
Bana verdiklerini kaybetmekten değil, onları Allah yolunda değerlendiremeden kaybetmekten korkuyorum.
Ve ben bu korkunun daim olmasını ta kalbimin içinden diliyorum.
Bu blogu açma nedenim de o korku.
Şükürler olsun o korkuya.
Harika yazılar yazamam, pek iyi değilimdir yazmada. Ama ancak size yazarak ulaşabilirim. Hiç tanımadığım size ulaşma yerim burası. Siz de hiç tanımadığınız beni okuyorsunuz işte.
Ve hiç tanımadığınız ben, size bir şeyi haykırmaya geldim.
Kuran'ı.
Yaratıcımızın sözünü.
Şu yaşamımda, aldığım en ama en mükemmel şey Kuran mealiydi.
Her yerde okudum onu, arabada, yürürken, uyumadan önce, uyanınca, sevince, sevilince, sevilmeyince, üzülünce, üzünce, pişman olunca, tövbe edince, doğum günümde, yeni yılda...
Ağlayarak da okudum onu,
Gülümseyerek de.
Sabretmem gerektiğini kalbime işlemek için tekrar tekrar okudum sabır ayetlerini.
Hastalandığımda da aldım onu elime, şifa bulduğumda da.
Kalbimin içine bastırdığım da oldu o küçücük Kuran'ı.
Yastığımın hemen yanına koyup sarılarak uyuduğum da.
Korktuğumda da o yanımdaydı, güvendeyken de.
Zaten bana güveni veren de oydu.
Kitap bana beni yaratan bir Tanrı olduğunu, başıboş bırakılmadığımı, O'nun beni hiç terk etmediğini ve bana darılmadığını, ben dua ettiğimde bana hemen cevap vereceğini, bana çok ama çok yakın olduğunu, kimseden korkmamam gerektiğini çünkü O'nun bana yettiğini, O'nun engellediğini açacak kimsenin olmadığını ve O'nun açtığını da kısacak kimsenin olmadığını, şu dünyada sahip olduklarıyla övünen insanlardan olmamam gerektiğini çünkü ahiretin yanında bu dünya hayatının bir hiç olduğunu, sevginin de sevilmenin de kaynağı olduğunu, yalnızca O'na güvenmem gerektiğini, O'nun her şeye kadir olduğunu, O'nu hakkıyla tanıyanlar için umutsuzluk denen şeyin olmadığını...
Size böyle gerçekleri sürekli hatırlatan bir dost düşünün.
Soruyorum size, böyle kusursuz bir dost tanıyor musunuz başka?
İşte ben size bunu haykırmaya, dilim döndüğünce anlatmaya geldim.
Ben korkuyorum.
Çünkü böyle bir dostu verip beni kapkaranlık gecelerden aydınlık gündüzlere çıkaran Allah'a nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum.
Bana gerçek 'Güven' duygusunu tattıran Allah'a teşekkürümü, o güven duygusunun paha biçilemezliğini size anlatmaya çalışarak etmek istiyorum.
İnsanlara güveniyorsunuz ya sürekli, sonra hayal kırıklığına uğrayınca diyosunuz ya insanlara güvenemiyorum diye. Ama başta onlara güvenirken hiç yanlış gelmiyordu güvenmek. Bu doğru yolda olmadığını, hedeflemediği köye ulaşınca anlayan insanın hayal kırıklığı. Siz yoldayken farkedenler olun, yanlış köye ulaşınca değil.
Lütfen, okuyun.
Lütfen şu Kuran'ı okuyun.
O sizin en mükemmel dostunuz.
O sizi Yaratan'dan sizin için geldi.
Derdinizi O'na anlatın, tesellinizi O'nda bulun.
Çünkü derdinize de sadece Allah değer verir, teselliniz de sadece Allah'tadır.
Kuvvet yalnızca Allah'tan.
Övgü o Biricik'e...
Yorumlar
Yorum Gönder