Kuran Sana Ne Öğretti?



'Kuran sana ne öğretti?' 

Ne öğrettiğini anlayabilmem için Kuran'dan önce ve Kuran'dan sonraki ana değişikliğimi görmem gerek.

Kuran'dan önceki çıkmazım, cevap bulamadığım sorularım:

Neden buradayım? Rastgele gönderilmiş olabilir miyim? Halının üzerinde yürüyen minnoş karıncanın bile bir amacı varsa, ben hiçbir amaca sahip değil miyim? Mutlu olmak bu dünyanın mutlak amacı olabilir miydi? Olsa belki çok kolay bir cevap olurdu ama olmamalı, aklıma yatmıyordu, çünkü bu amacın evrensel olması gerekmez miydi? Bazı insanlar ömürleri boyunca eğlenip coşarken bazıları zorluklar arasında gülümsemeye dahi fırsat bulamıyor. Bazılarının ömrü bir iftira yüzünden hapishanede geçiyor mesela ve orada ölüp gidiyor. Bunun hakkını kim soracaktı? Bu 'amaç=mutluluk' için hiç de adil bir tablo değildi. Kalbimdeki adalet ve mutluluğu birlikte yürütebilecek bir gerçeğe ihtiyacım vardı. Bir amaca ihtiyacım vardı. Kalbimi tatmin edebilecek bir gerçeğe muhtaçtım, bir amacım olmalıydı. Amacım en iyi okulları bitirip sayısız başarıya imza atıp hayatımı kariyer veya tamamen aşk peşinde geçirip, bunları hayat amacı edinip hayatımın belli anlarında bunları yaşayıp sonra hiçbir şey yapmamış gibi bu dünyadan çekip giden biri olmak çok -ama aşşşırı çok- saçmaydı, mantıksızdı. 

Sonra Kuran geldi ve bana dedi ki:

'İnsan başıboş bırakılacağını mı sanıyor?
Kendisi akıtılan menide bir damla değil miydi?'

Evvveettt! İşte bu, aynen. İnsan amaçsız olduğunu mu düşünüyor? Ki menideki damladan işiten, gören, düşünen, hisseden, karar veren, seven bir varlık olabilecek kadar müthiş dizayn edilmişken, tek amacı iyi bir okul, iyi bir hayat, iyi bir aile yani mutluluk mu olmalıydı? Kurandaki bu cümle sanki benim en içimdeki, hesaplaşmakta çok zorlandığım konuyu bilen Biri tarafından yazılmıştı. Bu karmaşık bedenler bence çok daha fazlasını hak ediyordu. Mutluluk tabii ki güzel ve 'mutlu olmamalıyız, dünyaya acı çekmeye geldik' taraftarı da değilim. Bunlar güzel şeyler, ama amaç kategorisine layık değiller, üzgünüm. Bunlar yalnızca asıl amacınızı gerçekleştirirken kullandığınız araçlar veya çıkan yan ürünler olabilirler. Ama amaç değil, bünyem böylesine güzel tasarımlar, insanlar için bu denli geçici mutlulukları amaç olarak kabul etmiyor, kusura bakmayın. 

Sonra Kuran bana bu dünyaya neden geldiğimi açıkladı: 

51.56 - Ben, cinleri ve insanları bana kulluk etmeleri için yarattım. 

Kulluk? Kulluk dendiğinde aklıma namaz kılmak, oruç tutmak gibi ibadetler geldi. Ama Kuran'ı bütünsel gözlemlediğimde kulluk, Allah ile iletişim halinde olmak demekmiş. Tüm bu galaksileri, yıldızları, evreni, dünyayı ve milyarlarca insanı ve ayrıca seni yaratan ve sana şah damarından daha yakın olan, merhamet timsali olan ile iletişim kurmak, O'nunla bir bağ içinde olmak bizim hayatımıza gerçek 'anlam'ı katacak olan şeymiş. İşte buymuş 'kulluk'. Kuran anlattı bunu bana. Kalbin, dedi, yalnızca seni Yaratan'ı hissettiğinde tatmin olur, Rad 28'de. İnanır mısın öyle de oldu. Ben bu dünyaya beni yaratan o Müthiş Güc'ü hissedebilmek için gelmişim. Çünkü yalnızca ama yalnızca kalbimin en derinlerinde O'nu hissettiğimde, kalbim 'heh işte bu, işte şimdi doldum' dedi sanki. 'Şimdi tam oldum, aradığım buymuş' dedi. 'Özlediğim his buymuş...'

O gücün yaratma potansiyeli varmış ve beni yaratmış. Bu varlığım, Beni Yaratan'ı bulmak için bir kanıt ve O'nun varlığı da benim varlığım için merhem... Bana verdiği bu hayatın merkezini yalnızca O hak ediyor. Hayat da o bağ, Allah ile aramızda olması gereken o bağ, olmadığında anlamsızlaşıyormuş. 

Ne demiştik, mutluluğu hayat amacı hissedenlere karşı, bunun yalnızca araç veya yan ürün olabileceğini söylemiştik.

Peki Araç ve Yan Ürün Derken?

Sonsuzu hayal eden, arzulayan benliği sonu olan şeylerle tatmin edemeyiz. Mutluluk mesela, sonu vardır. Bunu hayat amacı yapamayız. Ama araç olabilir. Nasıl mı? Bunun örneğini Süleyman Peygamberimizden gördüm:

Süleyman Dedi: "Servet sevgisini, Rabbimi anmak için benimsedim."... (Sad,32)

Mal sevgisi olabilir, anne baba sevgisi olabilir, eş, arkadaş sevgisi olabilir, sevme ve sevilme sevgisi olabilir. Müzik dinlediğinde, en sevdiğin ortamda bulunduğunda, gezdiğinde veya en sevdiğin aktiviteni yaptığında duyduğun sevinç, mutluluk olabilir... Bu örnekler sürer gider. Bunların verdiği mutluluğu Rabbimizi anmak için benimsersek eğer, işte bu da mutluluğu araç olarak kullanmak olur. Amaç değil!

Ara ürün mutluluğuna gelelim. Bu dünyadaki benliğimizin de bir sonu var ama sonsuzu arzuluyor, bunu hepimiz biliyoruz. Asıl başarı da sonlu bir benlikte sonsuzu bulduğun an ortaya çıkıyor. Ve bu başarı diye nitelendirdiğin şeyin de o Sonsuz yaratıcının lütfu olduğunu anladığında minnettarlıkla doluyorsun. O 'En Sevdiğin' in hoşnutluğunu kazanmak için yaptığın her şey, kalbinde 'huzur ve mutluluk' olarak şekilleniyor. Seni Yaratan'ın seni sevmesi, senin için varılabilecek en müthiş nokta değil mi? Bu amaca ulaştığında, bu amaç için çaba harcadığında da kalbine mutluluk iniveriyor. İşte bu da 'ara ürün' olan mutluluk:

O odur ki, müminlerin gönüllerine, imanları beraberinde iman geliştirsinler diye, mutluluk ve huzur indirdi. Yalnız Allah'ındır göklerin ve yerin orduları. O her şeyi en iyi bilen Alîm'dir, her yaptığında mutlaka bir hikmet olan Hakîm'dir.(Fetih,4)

İnsanlar dünyada hiç ölmek istemiyorlar bu sonsuzluk arzusundan, binlerce yıl yaşamak istiyorlar ki planlarına, depoladıkları mallara bakılırsa daha da fazlasını istiyorlar. Bunlar ölümü göz ardı edip bu dünyadan tatmin olanlar ki eğer hayat amacın olarak yaptığın iş, kariyer, aşk gibi konulara sonsuzluk atfettiysen, bunlarla tatmin olman mümkün. Çünkü işin içine 'gerçekte olmayan' bir sonsuzluk atfediyorsun. Bir nevi kendini kandırıyorsun. Sonra atfettiğin o yanlış sonsuzluk kanısının sonu geldiğinde doğal olarak, işte o zaman, hayatın tammaaamen çöküyor. Hayatının merkezini, yaşama amacını kaybettin, çökmez mi hiç? İşte o zaman aklına 'Tanrı' geliyor. 'Neden bana bunu yaptın Allah'ım! Bunu mu hak etmiştim!' 

İşleri yolunda olup sahip olduğu hiçbir şeyle tatmin olmayan o kitle de istedikleri şeyin bu dünya olmadığını ne zaman anlayacaklar? Bu dünya için yaratılmadıklarını ne zaman anlayacaklar? 

Az önce insanların sonsuzu bu dünyada gerçekleştirecekmiş gibi çaba harcadıklarını konuştuk. İşleri kesat olanlar ne yapsın? Hayatın amacı mutluluksa, onllar ne yapsın? Onlar da diğerlerinin aksine yaşamak için bir sebep bulamıyorlar. Çünkü daha Allah'ın varlığını göremediler. Allah'ın varlığındaki adalet ve bu adaletin getirdiği anlamı göremediler. Eğer Allah yoksa, hayatımız tamamen şansımıza. Çok zengin ve güzel doğarsak, 'ooooh, yaşadık abi!' Eeeee, fakir ve çirkin doğan ölsün mü? Bu mu bizim çizgimiz? Bu kadar basit mi? Bu kadar adaletsiz mi?

Hayatın amacı insanların farklılığını göz ardı eden bir şey olmamalı. Yani balığın da olduğu bir ormanda amaç en hızlı koşabilmek olmamalı. Amacımız öyle bir şey olmalı ki, herkese uygun. Ama herkes çok değişik, nasıl herkese birden uygun bir ortak amaç olabilir? Öyle bir amaç olmalı ki herkesin farklılıklarındaki ortak noktada buluşabilmeliyiz.  

Ve Kuran yine dedi ki:

Herkesin bir yönü vardır, ona döner. O halde hayırlarda yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi bir araya getirecektir. Allah her şeye güç yetirendir. (Bakara,148)

Evet işte bahsettiğim şey de buydu! Herkesin farklı yönleri var. Bunu kabul etmeliyiz. Bu kabul edilişin gölgesi altında ortak bir anlam, amaç olmalı. Ve aradığım diğer bir şey de bu farklı yönlerimizi bir araya getirebilecek bir güç. O aradığım güce Kuran'da Allah deniyor! Hamd alemlerin Rabbi olan Allah'a!

Herkes farklıysa, ortak anlam nasıl mümkün olabilir peki Kuran'da?

Allah hiç bir benliğe, yaratılış kapasitesinin üstünde bir yük yüklemez, teklifte bulunmaz. Her benliğin yaptığı iyilik kendi lehine, işlediği kötülük kendi aleyhinedir. "Ey Rabb'imiz! Unutur yahut hata edersek bizi hesaba çekme. Ey Rabb'imiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabb'imiz! Bize, güç yetiremeyeceğimiz şeyleri de yükleme. Affet bizi, bağışla bizi, acı bize. Sen bizim Mevlâ'mızsın. Küfre sapanlar topluluğuna karşı yardım et bize!" (Bakara,286)

Yani, ormandaki bir balığı yüzüşüne, kuşu uçuşuna, sırtlanı koşuşuna göre değerlendirir Allah. Bir balığa sırtlanla koşu yarışına girme yükü yüklemez. İnsanlar gibi yapmaz Allah. Allah adaletin yaratıcısı, timsalidir. En adaletli olandır. Bununla birlikte En Güvenilen. En sevilen. En çok seven...

Bazen bakıyoruz ki çok zengin doğuyor bir kesim, sabah akşam çalışanların sahip olmadığı rahatlıkta. Sadece babası zengin olduğu için. Aynı gün Afrika'da doğan çocuk birkaç ay sonra susuzluktan ölüyor... İşte böyle bir dünyada Mutlak Adalet olan Allah'ın varlığını kabul etmeyenlerin akıl sağlıklarını koruyabilmeleri için Allah güç veriyor sanırım! Sonuçta Allah Rahim sıfatıyla O'nu seven sevmeyen herkese karşı merhamet sahibi olduğunu bildiriyor bize. Rahmetiyle her şeyi kuşatan olduğunu bildiriyor.

Bu örneği daha somut bir biçimde ifade etmek gerekirse, yuvarlak bir koşu parkuru hayal edelim. (Bu örneğe Cemre Demirel'in blogunda rastladım, kendimce değerlendirdim. Allah razı olsun. Blog: michealsikkofield.blogspot.com) Parkur yuvarlık olduğu için tüm atletler aynı yerden başlarsa en dıştaki daha çok koşmuş olur, değil mi? 


koşu parkuru  ile ilgili görsel sonucu


Bunun için soldaki fotoğrafta olduğu gibi farklı yerlerden koşuya başlarlar. En dıştaki koşuya en önce başlar. Peki, şimdi biz parkurun yuvarlak olduğunu bilmeyelim ve atletlerin sadece başlangıç konumlarına bakalım. Ne deriz? 'Haksızlık abi, olmaz öyle iş. Sağdaki çocuk bunu mu hak etti? Soldakinde torpil var! Keşke soldaki gibi olabilse diğerleri de! Adaletsizlik bu bla bla bla...' Peki parkurun yuvarlak olduğunu öğrenen biri için bu sözler çok anlamsız değil mi? FAZLASIYLA. 

İnsanlar da dünyaya farklı şekillerde, farklı konumlarda gelirler, tıpkı atletlerin pistteki konumu gibi. Yalnızca iğreti dünyayı amaçlayıp onunla tatmin olanlar fotoğrafın tamamını göremezler ve bu işin haksızlık olduğunu tanımlarlar. Kuran'da böyle düşünenlerin örneği de vardır:

76 - Karun, Musa'nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona demişti ki: "Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez."

77 - "Allah'ın sana verdiğinden ahiret yurdunu gözet, ama dünyadan da nasibini unutma! Allah'ın sana ihsan ettiği gibi, sen de (insanlara) iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez."


78 - Karun ise: "O (servet) bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi." demiştir. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helak etmişti. Günahkarlardan günahları sorulmaz.


79 - Derken Karun, ihtişam içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar, "Keşke Karun'a verilenin benzeri bizim de olsaydı. Hakikat şu ki o, çok büyük devlet sahibidir" dediler.


80 - Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise, şöyle dediler: "Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükafatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir."


81 - Derken biz onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek taraftarları olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.


82 - Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler de: "Demek ki Allah kullarından dilediğine rızkı çok da, az da verir. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de yerin dibine geçirirdi. Demek ki inkârcılar iflah olmazmış" demeye başladılar.


83 - İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. (En güzel) akıbet, takva sahiplerinindir.

(Kasas)


Dünya hayatını en arzulanan şey olarak gören dünya ehli insanların düşüncelerinin aksine Allah'ın varlığını farkedebilmiş aklı ve gönlünü birlikte çalıştıranlar böyle düşünmezler. Onlar bilirler ki Alah herkesi şartlarına göre değerlendirir, O çok merhametlidir. Zerre kadar bile haksızlık yapmayan yalnızca O'dur. İşte müminler de bu gerçeği vahiy yardımıyla görenlerdir. Ve Kuran ekler: 

...Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?" (Enam,50)



İşte biz vahiyle görür hale geliyoruz. Onunla hayatımız karanlıklardan nura çıkabiliyor. Ondan önce öyle karanlıktaymışız ki, karanlıkta olduğumuzu bile farkedemeyecek kadar, ışığın ne olduğunu bilemeyecek kadar! Ama Sonra O bize ışık tuttu, peki nasıl bir ışık bu?

Allah göklerin ve yerin ışığıdır. Işığının örneği şuna benzer: içinde lamba bulunan bir oyuk... Lamba bir cam kap içindedir. O cam kap ise, incimsi bir gezegen gibidir. Yakıtı, ne batıya ne de doğuya bağıntısı olmayan, zeytinyağı üreten bereketli bir ağaçtandır. Yağı, neredeyse ateş değmeden aydınlık verir. Işık üzerine ışıktır. Allah dileyeni ışığına ulaştırır. İşte Allah halka böyle örnekler verir. Allah her şeyi bilir. (Nur,35)


'Yakıtı ne batıya ne doğuya bağıntısı olmayan, zeytinyağı üreten bereketli bir ağaçtandır.' Bu cümle o kadar önemli ki aslında. Dini yalnızca 'arap ırkına has' kılanlar ve tarihe gömenler için. Evrensellik barındıran cümle bu. Işığını tüm dünyaya en güzel biçimde yayan Rabbimize hamd olsun. Çok şükür, biz Kuran ile aydınlandık!

Bu ışık evrensel ve tüm evrenin bu ışığa çok ama çok ihtiyacı var!
Kuran'ın ne öğrettiğine tekrar gelirsek, ben öğrettiklerini buraya kelimelerle sığdırabileceğimi sanmıyorum. Öyle bir hazine ki ondan bahsetmeye baslaşak sonu hiç gelmez, sonsuz. Çünkü Gönderen sonsuz. Çok şükür. 

Yaratıcımızın sözlerini okuyabilmek şu dünyada ulaştığım en büyük zafer, kendi kazandığım da değil, yine O'nun lütfu. Çok şükür. 

İlla bir cevap vermek gerekirse de, Kuran bu dünyanın ancak Allah ile anlamlı olacağını, O'nun için yaşayıp değer üretip, O'nun yolunda ölmenin şu dünyadaki en şerefli şey olduğunu öğretti. Kuran'ı da o Rahman öğretti, sonsuz şükürler olsun.




1 - O Rahman, rahmeti her şeyi kuşatan,
2 - Öğretti Kuran'ı,
3 - Yarattı İnsanı,
4 - Belletti ona beyanı.
...
(Rahman)
Bu ayetleri ilk okuduğumda neden ilk sırada 'insanı yaratma' cümlesi yok diye düşünürdüm. yani önce insanı yarattı sonra beyanı öğretti sonra kuranı öğretti olsa daha iyi olmaz mı diye düşünüyordum. 

Şimdi anlıyorum ki İnsan milyon tane hücrenin kusursuz birleşmesiyle tamamlanmıyor, İnsan Kuran ile tamamlanıyor. İnsan arayışta, o milyarlarca hücresiyle birlikte bir arayışta. Kuran'da ise o arayışın cevabı var. İnsan bu yüzden Kuran'ı öğrendiğinde gerçek manada yaratılmış oluyor...

...Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı/Allah'a teslim olmayı seçtim... (Maide 3'ten)

Allah öğrettiklerini uygulayabilen kullarından yapsın hepimizi inşallah. Vahyiyle bizi muhataba alan, vahyiyle bizi şereflendiren, vahyiyle bizi tamamlayan Allah'a hamd olsun! 

Kuvvet Yalnızca Allah'tandır. 




Yorumlar

  1. Allah’ın Kelamı Tükenmez yazınıza istinaden
    (Başlığın altına yazdım ancak birkaç düzeltme yapmak isterken sanırım bir yerde hata yaptım önceki yorumum silinmedi,bende Kuranla bağlantılı olduğundan dolayı buradan yayınlamayı düşündüm)

    Allah'ın sonsuz selamı,rahmeti ve bereketi cümle Müslümanların üzerine olsun. Gaffar ve Gafûr olan,tek ve eşi benzeri bulunmayan Rabbimiz bizleri sonsuz merhametiyle kuşatsın..
    Yazınızı yine büyük bir merak ve beğeni ile okudum.Rabbim ilminizi arttırsın,hayırlara vesile etsin bizlere de bu bilgilerden faydalanmayı nasip etsin!
    Kuran'ın mucizeleri saymakla bitmez. Elbette bunun nedeni yüce yaradanımızın kelamı oluşundandır. Yeryüzünde ki hiçbir kitap Kuran kadar muazzam bir yapıya sahip olamaz.Kuran öyle bir kitaptır ki geçmişten,şimdiden ve gelecekten (ahiret gününden)bahseder.Beşer ürünü olan hiçbir kitapta bu üç zaman aynı anda ve doğru olarak anlatılamamıştır. Onun içindir ki Allah'ın kelimeleri tükenmez. Diğer açıdan zaman insanlar daha doğrusu canlılar içindir.Yani Allah için zaman ve mekan söz konusu olmadığından kelimelerinin tükenmesi gibi bir şey de söz konusu olamaz.Bu açıdan Allah’ın sonsuzluğuna da vurgu yapar bu ayet.Birşeyin tükenmesi için zamanın ve mekanın içine hapsolması gerekir. Şöyle bir örnekle açıklamaya çalışayım. Bir tren düşünün. Bu tren istasyondan hareket edeceği zaman içinde yolcular bulunsun.Her durduğu istasyonda yolcu indirip bindirsin.Son durakta tüm yolculular ineceği için trende ki yolcular tükenmiş,gideceği yol bitmiş olur.Yani o sefere ait tüm zaman ve gideceği yer(mekan)tükenmiştir. Ama Allah(c.c)için bu söz konusu olmaz.Bahsettiğiniz üzere tabiata bakacak olursak devamlı bir döngü içersindedir.Devamlı birşeyler değişir.Ölenin yerine yenisi gelir.Beşer varlık her ne şekilde son bulmuş olursa olsun onun yerini dolduracak bir şey var edilir takii kıyamete kadar.Kıyamet sırasında ve sonrasında da süreç devam eder.Ahiret hayatı(Kuranda)anlatıldığı üzere olaylar üzerine yaşanmaya başlar. Oluşacak olaylarda (sorgu,ceza,mükafat)yine Allah'ın emri doğrusultusun da olacağından yine Allahın kelamı tükenmiş olacaktır. Sonsuzluk kavramı beşer için geçerlidir diye düşünüyorum.Yani beşer sonsuzluğun ne olduğunu kendine göre algılayabilir.Sonsuzluk ve ya başlangıç kavramları beşeri ilgilendirir(NOT:Sakın buradan Allah’ın sonsuz bir varlık olmadığı sonucu çıkmasın Allah zamandan münezzetir yani Allah zamana sıkıştırılamaz.)
    Allah devamlı yaratma gücüne sahiptir. Bu durumda insanın kelime dağarcığı insanın yaratılmışları keşfi ile genişler. Yeni kelimeler öğrenir. Mesela Arsimet suyun kaldırma kuvvetini keşfedinceye kadar insanlardan suyun kaldırma kuvveti vardır diye bir cümle kullanılması beklenemezdi. Oysa ki bu hep vardı. Yûnus : 22..Yani Allah kelamı zaten vardı ama insan bunu öğrendi. Gelecekte de buna benzer birçok şey olabilir(Allah en doğrusunu bilir)
    Kısacası aciz bir varlık olan insanın kelime dağarcığı ne kadar geniş olursa olsun yine de Allah'ın kelimeleri karşısında herzaman aciz kalacaktır:)

    Selametle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Not:Allah'ın emri doğrusultusun da olacağından yine Allahın kelamı tükenmiş olacaktır.(tükenmemiş olacaktır yazım hatası yapmışım):(

      Sil
    2. Murat Bey, yine haarikaa bir iş çıkarmışsınız Allah'ın izniyle, maşallah! Yorumunuzu yine çok beğenerek okudum. Allah razı olsun.

      Bu yorumdaki örnekleriniz de, özellikle o tren örneği, muazzam. Allah ilminizi, ilmimizi artırsın inşallah. Lütfen siz de bildiklerinizi bizimle paylaşmaya devam edin, merakla ve sevinçle okuyorum çok şükür.

      Kuvvet yalnızca Allah'tan

      Sil
    3. Her ne kadar blok sahibi gibi güzel yazılar yazamasam da yine de teşekkür ederim.Bende sizin yazılarınızı okuyor ve bilgi dağarcığımı genişletmeye çalışıyorum.Allah sizden de razı olsun.Yeni yazılarınızı da bekliyorum sabırsızlıkla..Selam Allahı seven tüm kulların üzerine olsun..

      Sil

Yorum Gönder